2009 Yılı Umre kayıtları başlamıştır. Müracaatlar 19 / 01 / 2009 Tarihinden itibaren İl ve İlçe Müftülüklerine yapılacaktır. Fiyatlar 695 Euro’dan başlayıp dönem ve otel tiplerine göre değişmektedir. Umre ziyaretleri, Bahar dönemi turları - Yaz dönemi turları - Ramazan dönemi turları olarak yapılmaktadır.
2009 Yılı Umre kayıtları başlamıştır. Müracaatlar 19 / 01 / 2009 Tarihinden itibaren İl ve İlçe Müftülüklerine yapılacaktır. Fiyatlar 695 Euro’dan başlayıp dönem ve otel tiplerine göre değişmektedir. Umre ziyaretleri, Bahar dönemi turları - Yaz dönemi turları - Ramazan dönemi turları olarak yapılmaktadır.
27.01.2009 Salı günü, Muhtar Hasan EKER'e ait Recep KÜÇÜK'ün(mafya) kullandığı otomobil, Bilecik Gölpazarı arasında kaza yaptı.
Sabah saatlerinde sollama yaparken, öndeki aracın onu farketmeyip şerit değiştirmesi sonucu meydana gelen kazada, arabalarda küçük çaplı hasarlar meydana geldi. Karşı taraftaki sürücünün ehliyeti olmaması sebebiyle, sürücü hatasını kabul etti. Kazaya uğrayanların burnu kanamadan hasarsız bir şekilde kazayı atlatmaları sevindiriciydi. Hasan EKER ve otomobil sürücüü Recep KÜÇÜK'e büyük geçmiş olsun dileklerimizi sunarız...
Yazar : İsmail Çelikpençe
Hırceller Çolaklar
Berberler Malaslar
Mulazımlar Memişler
Eseler Pekmezler
Mollalar Abdegiller ve diğerleri.
Hırceller: Sülalede Ali ismindeki bir kişinin boyunun kısa olmasından dolayı ona kısa manasına Hırca Ali denildiği; halkında bu kelimeyi Hırceller olarak kullandığı düşünülmektedir. Eski, köklü ve kalabalık bir sülaledir.Altı hanedirler:
a) Hırcellerin Ahmet Sanlı.
b) Kaymakçıların İsmail Küçük ve Recep Küçük. Rahmetli dedeleri çocukken annesinden saklı olarak sık sık yoğurdun kaymağını yediği için oğluna kaymakçı demiş bu da lakap olarak kalmıştır.
c) Yusafaların Mehmet Küçük. Ölen babasının isminin Yusuf olmasından dolayı bu hane Yusufalar diye anılır.
d) Atikelerin Mehmet Sanlı. Ölen ninelerinin isminin Atike olmasından dolayı Atikeler diye anılırlar.
e) Gorcuların Halbiram (Halil İbrahim Sanlı) ve Turan Sanlı. Ölen babalarının yıllarca köyün koruyuculuğunu yapmasından dolayı Gorcular diye anılırlar.
f) Rahmeti olan Alfatçıların Durali Bilgin. Hayvanları otlatmaktan gelirken cebine alfat (alhat) koyup çocuklara dağıttığı için Alfatçılar diye anılırlar. Bu hane Şahanlardan gelen Hüseyin Öztürk’le devam etmektedir.
Berberler: Sülalede berberlik yapan bir kişi olmasından dolayı bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Eski ve köklü bir ailedir. Dört hanedirler.
a) Eyüp Berber.
b) Hırcallerin İbrahim Berber.
c) Hırcellerin Ahmet Berber.
d) Rahmetli olan Hırcellerin Muhittin Berber. Eşi Nazmiye Berber’le bu hane devam etmektedir. Büyük dedeleri köyün başka bir sülalesi olan Hırcellerden olduğu için Hırcaller denilmiştir.
Mülazımlar - İlamcalar: Bu sülalede asker de Mülazımlık (Zabitlik) yapmış birisinden dolayı bu isimle anılmışlardır. Daha sonra bu sülalenin ismi, İlamcalar olarak devam etmiştir. İlamcalar, Ali Amcanın halk arasındaki söyleniş şeklidir. Eski ve köklü bir sülaledir. Delalar, bu sülaleden gelmektedir. Ali amcanın davranışlarına izafeten Delalar denilmiştir. İki hanedirler. a) Selahattin Seyyar. Almanya’da çalışıp döndüğü için Almanyalı da denilir. b) Necati Seyyar. Bu sülaleden olan Hakkı Yavuz İmamlar hanesine gitmiştir.
Eseler: Eseler kelimesinin Eslekliden geldiği düşünülmektedir. Eslekli, inatçı ve aksi manalarına gelmektedir. Dört hanedirler.
a) Aşağı Eseler. Veysi Esen’le
b) Yukarı Eseler. Hüseyin Yılmaz’la devam etmektedir.
c) Arfalar da bu sülaledendir. Rahmetli olmuş hane sahibinin isminin Arif olmasından dolayı Arfalar denilmiştir. Bu sülale Abdegillerden gelme Âdem Eker’le devam etmektedir.
d) Rahmetli olan Veysel Esen. Eşi Ayşe Esen’le bu hane devam etmektedir.
Mollalar – Eyüpçavuşlar: Molla, dini konularda bilgi sahibi olanlara verilen bir unvandır. Bu sülale de bu vasfa sahip birisi olduğu için Mollalar denildiği düşünülmektedir. Ayrıca askerde çavuşluk yapmış Eyüp ismindeki zattan dolayı Eyüp Çavuşlar da denilir. Eski ve köklü bir sülaledir. Dört hanedirler. a) Ali Özen. (Atıparmak) b) Mehmet Özen. (Rahmetli Şakir Mehmet) c) Eyüp Özen. d) Saim Özen.
Çolaklar: Aile bireylerinden birinde bedensel bir engel bulunması nedeniyle Çolaklar dinildiği düşünülmektedir. Eski ve köklü bir ailedir. Beş hanedirler.
a) İsmail Çolak.
b) Recep Çolak.
c) Mustafa Çolak.
d) Rahmi Çolak.
İsmail adındaki dedelerinden dolayı İsmeylalar, rahmetli Mehmet Çolak’ın siyasette Süleyman Demirel’i desteklemesi nedeniyle ayrıca Demireller de denilir.
e) Norbeyler de bu sülaledendir. Bu sülale İsmail Çolak’la devam etmektedir. Babasının adının Nuri olmasından dolayı bu isimle anılırlar.
Malaslar: Malas kelimesi, malı has - malı kıymetli - malı iyi anlamına gelir. Köyde en iyi mallar, en iyi yerler, en iyi araziler bu sülalenin elindedir. Bundan dolayı Malaslar denildiği düşünülmektedir. Eski ve köklü bir sülaledir. İki hanedirler.
a) Büyük Malaslar. Bu hanede kimse kalmamıştır. İsmeylalardan olan Sadullah Çolak bu hanenin evini satın almıştır.
b) Küçük Malaslar. Bu hane Nurettin Biçer’le devam etmektedir.
Memişler: Bu isim, sülalede yaşamış bir kişinin isminden gelmektedir. Memiş kelimesinin Mehmet’in kısaltılmasından geldiği düşünülmektedir. Eski ve köklü ve kalabalık bir sülaledir. Memiş ağanın caminin önünde bir sarayının olduğu söylenir. Altı hanedirler.
a) Hacı İbramlar. Hacı İbrahim’ den gelmektedir. Bu aile Mustafa Arslan’la devam etmektedir.
b) Gadiralar. Kadir isminden gelmektedir. Bu aile Norbeylerden gelme Mehmet Çolak’la devam etmektedir.
c) Süleymanlar. Süleyman isminden gelmektedir. Memişlerden olan rahmetli Mustafa Arslan Süleymanlar sülalesine iş güveysi olarak bu sülaleye gitmiştir. Bu sülale Sabahattin Arslanl’a devam etmektedir.
d) Mıstabeyler. Mustafa isminden gelmektedir. Rahmetli Hüseyin Arslan bu sülaledendir. Eşi Fitnat Arslan’la bu hane devam etmektedir.
e) Memişlerin İsmail Arslan ise tek kişidir.
f) Recep Arslan ise Eskişehir’de oturmaktadır. Hane boştur.
Pekmezler: Eskiden köyde bağcılık ve yetiştirilen üzümlerden de pekmez yapılırmış. Bu ailenin de çok pekmez yaptığı için bu isimle anıldığı düşünülmektedir. Eski ve köklü bir sülaledir. Dört hanedirler.
a) Aşağı pekmezler. Mustafa Pekmez’le
b) Yukarı Pekmezler. İbrahim Pekmez’le devam etmektedir.
c) Emin Pekmez. Basının adı Osman olduğu için Osman’lar diye anılmaktadır.
d) Fehmi Pekmez. Adapazarı’nda oturmakta olup zaman zaman köye gelmektedir. Bu ev pekmezler sülalesinden olup rahmetli olmuş Mehmet Pekmez’in evidir. Onun oğullarından birisi Taraklı’ya yerleşmiş olan rahmetli Hüseyin Pekmez, diğeri ise Alifuatpaşa’ya yerleşmiş olan Şerafettin Pekmezdir.
Abdegiller: Sülaledeki büyüklerden birinin adının Abdullah olmasından dolayı Abdullah giller denilmiş, daha sonra bu isim halk arasında Abdegiller olarak söylenmiştir. Üç hanedirler.
a) Aşağı Abdegiller. Burhan Eker’le;
b) Yukarı Abdegiller. İbrahim Eker’le devam etmektedir.
c) Hasan Eker. Oturduğu ev, Taraklı’ya yerleşen rahmetli Dönme Hüseyin’e ait iken Abdegiller tarafından satın alınmıştır. Dönme Hüseyin Rum’dur. Kurtuluş savaşında Geyve’nin yukarısında bulunan Rum köyünden kaçarak köye sığınmış ve Müslüman olmuştur. Bundan dolayı Dönme Hüseyin denilmiştir.
Kavuşlar: Hasretle bekledikleri kişiye kavuştukları için bu isminle anıldıkları düşünülmektedir. Üç hanedirler.
a) Aşağı Kavuşlar. Fazlullah Çam, Hüseyin Çam Rahmetli olmuşlardır. Fazlullah Çam’ın oğlu Mehmet Çam İstanbul’da oturmaktadır.
b) Yukarı Kavuşalar. Mustafa Çelikpençe ile devam etmektedir.
c) Öteykalar , (Öte yakadakiler) da Kavuşalar sülalesindendir. Bu sülale Ahmet Çam ve Mehmet Çam’la devam etmektedir.
Kadirler: Aile büyüklerinden birisinin adının Kadir olmasından dolayı bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu hane İbrahim Bilen’le devam etmektedir.
Albeyler: Ali isminden gelmektedir. Tek hanedir. Bu ailede Abdegillerden gelme Abdullah Ekerle devam etmektedir.
Molfazlar – Hocalar: Bu sülalede bulunan Fazlı adındaki kişiye Molla Fazlı denildiği için halk bunu Molfazlar olarak söylemiştir. Daha sonra İsmail adındaki dedelerinin köyün imam hatipliğini yapmasından dolayı da hocalar denilmiştir. Tek hanedir. Bu aile Mustafa Akkaya ile devam etmektedir.
Eğitmenler: Rahmetli olmuş Halil İbrahim Özdemir adındaki kişi, resmi görevle köyde eğitmen (Öğretmen) olarak köyün gençlerine öğretmenlik yaptığı için Eğitmenler denilmiştir. Oğlu Mehmet Özdemir de öğretmenlik yaparken kanser hastalığından ölmüştür. Ayrıca Fatma Özdemir adında bir kızı bulunmaktadır. Hane boştur. Mehmet Özdemir'in oğlu Zafer Özdemir, Konya Akşehir ilçesinde ikamet etmekte olup, yine aynı dedesinin isminde Mehmet Özdemir adında bir oğlu vardır.
Halitler: Hanenin büyüğünün ismi Halit olduğu için Halitler denilmiştir. Bu hane boş durmaktadır. Bu haneden olan Abdullah Özdemir Adapazarı’nda, Arif Özdemir ise Taraklı da oturmaktadır.
Şahanlar: Bu sülalede bulunanlardan birine Şahan denildiği için bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu aile Mehmet Ali Östürk’le devem etmektedir.
Tairler: Aile büyüklerinden birinin adının Tahir olması nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu aile Mehmet Civelek’le devam etmektedir.
İmamlar: Ailede imamlık yapmış birisi olmasından dolayı bu isimle anılırlar. Hane sahibi İsmail Yavuz rahmetli olmuştur. Bu hane İlamcalardan gelme İsmail Hakkı Yavuz ile devam etmektedir.
Hallalar: Halil isminden gelmektedir. Tek hanedir. Bu aile Hayati Keskin’le devam etmektedir. Rahmetli olan (Halibiram) Halil İbrahim Keskin de Hallalardandır. Evini Hayati Keskin satın almıştır. Eşi ve kız çocukları dağılmışlardır. Rahmetli olan Irza dayı da Hallalardandır. Bu hana sönmüştür. Evleri Tomaşların evinin karşısındaydı. Geyve’de oturan Mehmet Ünal bu hanedendir.
Tomaşlar: Aile büyüklerinden Mehmet adındaki kişi çocukken kendinse kızılıp söylenildiği zaman bir kenara çekilip somuturmuş. Annesi de ona hemen küsüp somutan manasına Tomaş dermiş. İşte daha sonra bu aileye tomaşlar denilmiştir. İki hanedirler. a) Aşağı Tomaşlar. İsmail Atar’la devam etmektedir. b)Yukarı Tomaşlar. Yakup Atar’la devam etmektedir.
Raşler: Ailede Raşit adında birisinin olmasından dolayı bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu hane Hasan Akpınar’la devam etmektedir.
Emitler – Çeteler: Bu aileye Hemitler ovasından gelme birisi olması nedeniyle bu isimin verildiği düşünülmektedir. Bu hanenin evinin de Irmağın (çamaşırhanenin) yanında olduğu, daha sonra yıkıldığı belirtilmektedir. Daha sonra Rahmetli Mustafa Aydın’a gözünün pek ve cesaretli olması nedeniyle Çeteler denilmiştir. Tek hanedir. Bu hane İsmail Aydın’la devam etmektedir. Ayrıca İsmail Aydın’ın bu günkü oturduğu yerde anneannesinin Taraklı’dan gelme beyi Demirci oturduğu için Demircilerde denilmektedir.
Kavuklar: Aile büyüklerinden birisinin başına sarıklı başlık giymesi nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. İki hanedirler. a) Aşağı Kavuklar. Bu hane İsmail Çetinle devam etmektedir. b) Yukarı kavuklar. Bu hane Mehmet Çetin’le deva etmektedir. Mehmet Çetin İstanbul’da oturmakta olup zaman zaman köye gelmektedir.
Hacılar: Aile büyüklerinden birinin hacca gitmesi veya adının hacı olması nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu hane İbrahim Arslan’la devam etmektedir.
Terziler: Rahmetli olan Mustafa Terzi Duman köyünden Köselerdendir. Eşi köyün terziliğini yaptığı için Terziler denilmiştir. Tek hanedir. Bu hane Mehmet Terzi ile devam etmektedir. Mehmet Terzi, İzmit’te oturmakta olup zaman zaman köye gelmektedir.
Rasmalar: Rahmetli olan Rasim Kaplan Duman köyünden Ali Beylerdendir. Adından dolayı Rasmalar denilmiştir. Tek hanedir. Bu hane Halis Kaplan’la devam etmektedir.
Cambazlar: Ailede cambazlık yapan yani hayvan alıp satan veya davranışları ile cambazlık hareketleri yapan birinin olması nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Tek hanedir. Bu hane Nihat Cambazla devam etmektedir. Nihat Cambaz Karasu’da oturmakta olup zaman zaman köye gelmektedir.
Durmuşlar: Rahmetli olan Durmuş Saraç kurtuluş savaşında Geyve yakılarında Rum köyünden kaçıp köye yerleşmiştir. İsminden dolayı Durmuşalar denilir. Tek hanedir. Bu hane Mehmet Saraçla devam etmektedir.
Alesmanlar: Aile büyüklerden Ali Osman adındaki kişiye izafeten bu isimle anılırlar. Bu haneden olan Cemalettin Üzüm Geyve’de oturmaktadır. Gorcuların evinin arkasında olan bu hanenin evi Kadirler tarafından satın alınmıştır. Ayrıca Alesmanlardan olan yukarı Pekmezlerin evinin yanında rahmetli Hüseyin Üzüm’ün evi vardır. Hane sönmüştür. Ev Yukarı Eseler tarafından satın alınmıştır.
Hentepler: Hanenin büyüklerinden birinin G.Antep’le ilgisi olması nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Hane sönmüştür. Ev yıkılmıştır. Yeri iki Kavukların evleri arasındadır.
Onbaşılar: Hanede askerde onbaşılık yapmış birisinin olması nedeniyle bu isimle anıldıkları düşünülmektedir. Hane sönmüştür. Ev yıkılmıştır. Yeri İmamların eski evini arkasında küllük denilen yerdedir.
Poyrazlar: Bu hane sönmüştür. Ev yıkılmıştır. Evin olduğu yerde bugün Alfatçıların evi vardır. Evleri poyraz rüzgârını çok aldığı için bu haneye Poyrazlar denildiği düşünülmektedir.
Yazar : Ali Seyyar
Yöremiz insanının ve özellikle Sakarya’nın kırsal alanında yaşayan yerli insanlarımızın en büyük sermayesi ve üstünlüğü, belki de ahlâkî ve sosyal hasletlerini, masum ANADOLU çocuğun yüzünde görülen saf ve temiz hâliyle halen koruyabilmiş olmalarıdır. Bu güzel hasletlerin başında misafirperverliğimiz gelmektedir. Bu tespiti canlı örnekleriyle başkalarından duymak, hem tezimi doğrulamakta, hem de yöre insanımızla iftihar etmeme vesile olmaktadır.
Şu hatıramı sizlerle paylaşmak istiyorum: İstanbul’da bir bilim adamı ile tanışmıştım. Şundan bundan sohbet ederken benim Sakarya’lı olduğumu öğrenince bana yaşadığı bir hadiseyi sitayişle anlattı. Dedi ki, “Ben sırf Sezai Karakoç’un MONA ROZA şiirinden etkilendiğim için, Geyve’yi ve oranın insanlarını merak ettim ve arkadaşlarımla oraya piknik yapmaya gittim”. Hatırlarsınız, şair Karakoç, şiirinde sevdiğine şöyle diyordu…
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
İşte bu sözlerin büyüleyici tesiri altında kalan bu bilim adamı, Geyve’ye ulaştığında bir bakkala uğrar, alışverişini yapar ve ondan sonra burada piknik yapılacak uygun bir yerin olup olmadığını sorar. Bakkal efendi, bunun üzerine oğluna dönüp şöyle der: “Evladım, bak bu misafirlerimiz uzaktan gelmişler. Hemen bizim kiraz bahçesine götürüver, oradan daha iyi bir yer bulamazlar, hem orada piknik yapsınlar, hem de bizim kirazlarımızdan doyasıya yesinler”. İstanbul’dan gelen misafirler, Geyve’nin sadece “siyah ve ak güllerini” değil bizim yöremizin misafirperverlik ve insanlık yüzünü de görünce son derece memnun olurlar.
Misafirperverliğimiz ve Yarenlik
Yaran, lafzen sadık arkadaşlar, can dostlar, sevgililer; Yaren ise, en yakın arkadaş anlamına gelir. Sosyal bir kurum olarak Yaren, sevgi ve kardeşlik hamurunun, birlik ve dayanışma potasında yoğrularak, İslâm ahlâk ve fazileti ile şekillenmesinden meydana gelen kişilerin belirli esaslar üzerine inşa ettiği, özel mekânlarda yaşanan millî kültür mirasımızın bir müessesesi, Oğuzlardan günümüze ulaşan bir ahilik kuruluşudur. “Yarenlik” (Muhabbet-Dostluk) adıyla köylere kadar inmiş olan bu teşkilat, millî kültürümüzün ve sosyal dayanışmanın gelişmesinde çok önemli bir rol oynamıştır. Özellikle Ahi Tekkesi’nin bulunduğu merkezlerde bu kültürel miras daha yoğundur. Ahi Tekkeleri hakkında önemli bilgileri İbn-i Batuta’nın seyahatnamesinden öğrenmekteyiz. İbn-i Batuta, 1333 yılındaki seyahatinde Taraklı’dan geçerken bir ahi tekkesinde misafir kalmıştır. Taraklı ve Göynük köylerinde kültürel yapının güçlü olmasında belki de bu ahi teşkilatlarının payı büyük olmuştur. İbn-i Batuta’nın övgü ile bahsettiği ahi zaviyeleri birçok köyde konuk odası olarak vazife görmekteydi. Bu yönüyle zaviyeler, “ayende ve revende”, yani “bir yere gelen ve bir yere giden misafirlere” sosyal hizmetler götürmüşlerdir. Kim olursa olsun bu odalara gelen misafirler yedirilir, içirilir, yatırılır, kış aylarında sobası yakılırdı. Şimdi yolların, taşıma araçlarının gelişmesiyle bu köy odaları özellikle 90’lı yıllardan sonra fonksiyonlarını yitirmişlerdir.
Köy Odalarımızın Yeni Sosyal Fonksiyonları
Taraklı ve Göynük köylerinin bazılarında köy odaları halen mevcuttur. Bu odaların klasik sosyal fonksiyonları, ulaşım imkânlarının gelişmesiyle birlikte zamanla değişmiştir. Köy odalarında artık yatılı misafir kalmamakta ancak bunun yerine köylüler, bu odalarda bayram düğün gibi özel günlerde yemekler yedirmekte ve yöresel oyunlar oynamaktadır. Bu köy odaları zamanın ihtiyaçlarına uygun olarak mahiyetini değiştirmiş ve Yaren Odaları olarak anılmıştır. Bu Yaren Odaları, köylerde ve kasabalarda, değişik yaş guruplarından insanların muntazam devam ettikleri ve misafir ağırlamaktan başka gençlerin eğitimini üstlenmiştir. Yani bir misafirhanenin ötesinde bu odalar ayrıca sosyo-kültürel bir merkez işlevini görmüştür. Büyük Selçuklu ve Osmanlı Devletindeki Ahilik müessesesinin kalıntılarından olan köy odaları ve yaren odaları toplumsal iletişim ve etkileşim adına mühim vazifeler icra etmiştir. “Yaren Başı”, ahilerin “Ahi Baba”sı durumundadır. Seçimle başa gelen “Yaren Başı” oda yarenlerinin yaşlıcası, yol yöntem bileni, herkesçe sevilen, sayılanıdır.
Akçapınar’da Köy Gençliği
Bugün başta AKÇAPINAR olmak üzere Taraklı’nın birçok köyünde var olan ve “Köy Gençliği” olarak bilinen oluşumun köklerinde Ahi ve Yaren (Yaran) teşkilatının olduğunu biliyor musunuz? Yaren Teşkilatının ruhu, Taraklı ve Göynük köylerinde isim ve fonksiyonunu değiştirmiş olsa dahî bugün bile devam ettiğini biliyor musunuz? Köydeki bütün gençlerin bir araya gelmesiyle oluşan “Köy Gençliği”, bugün bile “Gençlik Başkanı” veya “Delikanlı Başı” tarafından idare edilir. “Köy Gençliği”nin üyeleri, başkanlarını kendileri seçer. Yaşça büyük olan, tecrübeli, sözüne itimat edilir kısaca ahlâken en çok güvenilir bir ağabey, başkan olarak seçilir. Köy gençlerinden hiç birisi, “Gençlik Başı” olarak da tanımlanan Başkana itaatsizlik yapamaz. Eğer itaatsizlik yaparsa köyün tüm gençleri tarafından dışlanır. Köy gençliği, köyün tüm müşterek işlerini elbirliği ile yaparlar. İmece denilen bu ortak köy işlerinden hiçbir genç kaçamaz. Ayrıca düğün, bayram gibi özel günlerde gençler tüm hizmetleri gönüllü olarak yaparlar. Mesela ananevi gelenek olan pilav (manav pilavı) için malzemeyi gençler toplar, pilav piştikten sonra misafirleri davet eder, yemek servisini yapar ve geriye kalanları toplar, düzenler. Köy gençleri, ayrıca hasta, yaşlı, özürlü gibi günlük bedenî işlevlerini tam olarak yapamayan dezavantajlı ve korumaya muhtaç kişilerin ihtiyaçlarını hep beraber kısa sürede karşılarlar. Köy imamı ve(ya) öğretmeninin odun gibi temel ihtiyaçları yine köy gençlerinin emeği ile giderilir. Gençlik başının önderliğinde komşu köylere ziyaretler yapılır, özel günlerde spor müsabakaları düzenlenerek arkadaşlıklar kurulur ve pekiştirilir. Böylece büyüklerin yol göstericiliği ile gençler, köyün tüm sosyo-kültürel yapılarını ayakta tutar ve geleneklerimizin canlı kalmasına katkıda bulunurlar. Taraklı’nın köylerinde yaşatılan bu güzel gelenekler, yörenin huzurlu ve sevimli olmasının başlıca faktörlerindendir.
Köyümüz Akçapınar'dan Kadirlerin İBRAHİM BİLEN İstanbul Süreyyapaşa Hastanesi B Blok 11. Kat, 1109 Nolu odada yatmaktadır. Hastanede kendisiyle görüştüğümüz Bilen test ve tahlil sonuçlarını beklediklerini belirtti. Kendisine Allah'tan acil şifalar diliyoruz.
Sondan başa doğru olmak üzere, sırasıyla köyümüzde muhtarlık yapan muhtarlarımız :
Manisa'da askerlik yapan Fatih Seyyar kardeşimizden mesaj var :
LEON: Şafak 435 başlamak bitirmenin yarısı askerlik anlatılmaz yaşanır benden öncekilerin yaptığı gibi bende yapacağım benden sonrakilere aciyorum::D site cok güzel olmuş köyümden haber almak çok güzel
MANİSA BİR LİMAN
BEN BİR GEMİ
BİR DAHA GELİRSEM
...(KESSİNLER KELLEMİ)
YAZAN:FATİH SEYYAR(ASKER)
TARAKLI'DAN KALKIŞ | ADAPAZARI'NDAN KALKIŞ |
07:00 | 09:30 |
08:00 | 11:00 |
09:00 | 12:30 |
10:00 | 13:30 |
11:00 | 14:30 |
12:00 | 15:45 |
13:30 | 17:00 |
* 15:30 | 18:30 |
Not : * Cuma günü son otobüs Taraklı'dan 16:00'da kalkacaktır.
Akçapınar'ın sevilen gençlerinden Fatih Seyyar, kalabalık bir sevenler ordusu ile Adapazarı garından askere uğurlandı.
Askerliğini Manisa'da yapmakta olan Fatih Seyyar'ın 09.01.2009 tarihinde yemin merasimi olacaktır. Kendisine başarılar diler, yine aramızda olmasını dileriz.
Fotoğraf 1 : Akçapınar'lı Gençler Fatih Seyyar'ı uğurlarken...
Fotoğraf 2 : Fatih Seyyar kardeşi Hamza, babası Mehmet ve amcası Ali Seyyar ile birlikte...
Allah'ın selamı üzerinize olsun...
Çok şükür artık bizim köyümüzün de bir web sitesi var. İlk duyduğumda sevinç ve heyecanı birarada yaşadım, gerçekten de bu harika bir haber ve gelişmeydi. Nasıl olmasın ki? O kadar uzakta yasayıp, her zaman köyün hasretiyle yanarken. Ama şimdi uzaklar biraz daha yakın olacaktı, köyümden resimler, köyümden yorumlar ve köyümden haberler. Hem Akçapınar öyle basit bir köy degil ki, kayıtsız kalınsın olan bitene.
Bizim köyümüz belki de kültürümüz yaşayan en sağlam kanadı. Biz gelenek ve görenekleriyle yaşayan koca bir çınar gibiyiz. Bayramlarımız var bizim mesela ne kadar uzak olursak olalım gelmek için can attığımız, gerçek bayram gibi bayramlar herkesin hissettiği ve mutlu olduğu. Sonra bize has düğünlerimiz öyle kolay unutulmayan her birinin tadı ayrı olan. Benim en çokta üstünde durmak istedigim bir konu var ki, bu bizim en büyük değerimiz, büyükler ve küçükler arasindaki bağlarımız. Kendinden bir yaş büyüge bile abi ve abla dediğimiz saygı ve sevgide kusur etmediğimiz, dunyanın çok az yerinde insanların sahip olduğu, harika kültürümüz. Şehirde yaşayanların köye geldiklerinde hiç köyden ayrılmamış gibi kaldıkları yerden devam etmeleri, muhabbetlere hiç ara verilmediği ve dostlukların ebediliği...ve bunun gibi sayısız değerlerimizin olduğu. Benim köyum boyle bir yer ve böyle bir yerin hasreti her zaman olacak bende hiç dinmeden.
İlk yazim bu ve ben oyle düşünmeden içimden geldiği gibi yazmak istedim. Elimden geldiğince birşeyler yazmaya calışacagim, değişik konularda olacak yazılarım. Bu bizim köyümüzün sitesi ve ben de elimden geldiğince boş bırakmamaya calışacağım. Gerçekten de kolay değil yazmak, iki haftadan beri ne yazacağimi düşündüm ve sonra böyle bir şeyle başladım, insallah beraberce bu siteyi canlı tutarız.
Yazar : İsmail Hakkı Oğlu İsmail Yavuz
Tarihi kaynaklara bakıldığında bölgede,
Hititlerin- Frigyalıların- Lidyalıların- Perslerin- Bitinya Krallığının-
Bizanslıların- Anadolu Selçuklu Beyliklerinin yaşadığı görülmektedir.
NOT: Akçapınar, Bir mevkinin adı olup buradan gelenlerin ismine izafeten köye bu isim verilmiştir.
HALKI VE NÜFUSU:
Köy, altmış beş hane civarında olup nüfusu dışarıda olanlarla birlikte üç yüz kişiyi geçmektedir. Halkı, manavlardandır. Manavlar: Anadolu Türküdür. Göçerliliği bırakıp ziraat yapmaya başladıklar için kendilerine bu isim verilmiştir. İnsanları mülayim, uyumlu ve sakindir.
EKONOMİ VE GELİRİ:
Gelir, tarım ve hayvancılığa dayanır. Son senelerde meyvecilikte; özellikle kiraz ve vişne yetiştirilmesinde hızlı bir gelişme göstermiştir. Sebzecilik ihtiyacı karşılayacak kadar yapılır. (İÇP-2007)
İnternet kaynaklarından; Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Tarihinden; Âşıkpaşazade Tarihinden; Köyün Büyüklerinin Bilgilerinden faydalanarak hazırlanmıştır.